WALLAROO EVİ

Doğa ile mimari arasındaki çizgilerin belirsizleştiği yer. Gölge ve ışığın etkileşimi. Önünüzde hizmet. Arkanızda huzur.

Işığın işlevsellikten çıkıp mekanın dokusu haline geldiği sofistike bir mimari sığınak.

Girişten uzanan bir dizi tavan penceresiyle ustaca bölümlere ayrılmış bu konut, geleneksel yekpare formdan uzaklaşarak, sizi kamusal alandan özel alanlara yönlendiren akışkan bir mekansal ritmi benimsiyor. Evin ön cephesi, giriş, çamur odası ve kiler gibi servis alanlarına ev sahipliği yaparken, oturma odası, bahçe, ofis ve spor salonu alanları kanala doğru kademeli olarak açılarak iç ve dış mekan arasında kusursuz bir diyalog sağlıyor.

Dokunsal ahşap zemin, ham beton duvarlar ve geniş camlar gibi doğal malzemelerin rafine bir paletiyle tasarlanan tasarım, malzeme dürüstlüğünü ve dokuyu yüceltiyor. Bu deneyimin ayrılmaz bir parçası, "Çizgiler, Grafikler ve Şehir" adlı kişisel sergimden derlenen, duvarları süsleyen, grafik soyutlamayı mimari anlatıya ören ve ışık, form ve sanat arasındaki diyaloğu güçlendiren sanat eserleri.

Sonuç, gün ışığının hacmi şekillendirdiği ve sessiz, sofistike bir ortam yarattığı, açıklığı gizlilikle dengeleyen bir ev.